Okur için bir dönem kitabı okumanın en keyifli yanı, kendisini kitapta aktarılan zamanda hissedebilmek olmalı. Hele o kitap tarihi bir süreci anlatıyorsa, zamana, mekâna, dönemin gerçek kişileriyle roman kahramanlarının kaynaşmasına eşlik etmek tılsımlı bir yolculuğa çıkmak demek. Mona Kitap etiketiyle yayımlanan ‘Tut Elimden İstanbul’ işte okura bu tılsımlı yolculuğun kapılarını açıyor.
Gazeteci Fügen Ünal Şen’in son romanı ‘Tut Elimden İstanbul’, işgal yıllarının İstanbul’unda geçiyor. Kitabı en yalın, en kısa bu tek cümle ile tanımlamak mümkün ancak bu tanım romanı tam anlatmayacaktır. Zira kitabın yazarı hem gazeteci hem antropolog olunca romana, tarih kitaplarında kuru cümlelerle anlatılıp geçilen sürece, uzun okumalar, araştırmalar, sayfalarca alınan notlardan sonra tasarlanan insan öyküleri, işgalin önemli mekânları ve ayrıntıları eklenmiş.
İstanbul işgali yaklaşık beş yıl sürmüştür, tam olarak dört yıl, on ay, yirmi üç gün. Yüz yıl önceden söz ediyoruz. 1918-1923 yılları arasında yaşananlar elbette tarih kitaplarında anlatılıyor. Yazar, “Ben bu beş yılı insan hikâyeleri üzerinden anlatmayı sevdim” diyerek kitabıyla ilgili ipucu veriyor.
‘Tut Elimden İstanbul’da dönemin gerçek kişileri ile yazarın roman kahramanları işgal yıllarında belirleyici olan altı önemli güne tanıklık ediyorlar. Örneğin resmi olmayan ilk işgalin yaşandığı, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan askerlerinin İstanbul rıhtımına ilk ayak bastıkları 13 Kasım 1918 sabahı…
Fügen Ünal Şen, “Okur, gözlerinin önünde şehrin nasıl, hangi hız ve hislerle işgal edildiğini yaşasın istedim. Daha ilk satırlarda işgal sabahına uyansın, düşman filosunun Marmara açıklarından gelip İstanbul Limanı’na demirleyişine eşlik etsin istedim” diyor.
Böylece okur daha ilk sayfalarda kendisini işgal edilmiş İstanbul’un sokaklarında buluyor. Bundan sonrası beş yıllık sürecin neredeyse her bir yılından seçilmiş olaylar, o olayların yaşandığı “o gün.”
GAZETECİ TİTİZLİĞİ
Halide Edip’in tarihi konuşmasını yaptığı Sultanahmet Mitingi, resmi işgalin yaşandığı ve o günün simgesi olan Şehzadebaşı Baskını, Manastırlı Hamdi’nin telgrafı çekiş anı, Karakol Cemiyeti’nin faaliyetlerinin en önemlilerinden biri olan Baruthane Silah Fabrikası’nın basılması ve mavnalarla mühimmat kaçırılması, Özbekler Tekkesi, Rum Çeteci Hrisantos, işkenceci İngiliz Yüzbaşı Bennett ve nihayet işgalin sona erişi…
Bütün bu karanlık günlerin içinde bir umut gibi filizlenen aşk. Ertelenmiş ama coşkulu… Coşkulu ve fakat söylenememiş.
Okur, ‘Tut Elimden İstanbul’un sayfalarında gazeteci titizliğine tanık olacaktır. Yazarın önceki kitaplarındaki kendine özgü anlatımı ve kurgusuna da… Pera, Moda, Üsküdar, Karagümrük, Sirkeci, Meserret, Krocker Otel ve elbette topyekün İstanbul, ‘Tut Elimden İstanbul’un diğer kahramanları.
İşgal yıllarının tanıkları bu mekânlar hâlâ hayatımızda. İstanbul’a biraz dikkatli bakan, o günlerin izlerine kolayca ulaşabilir. Krocker Otel o dönemin İngiliz İstihbarat binası olarak kullanılmış bir bina. Bugün orası Şişhane’deki, Beyoğlu Öğretmen Evi. Yani her gün önünden kim bilir kaç kişi geçip gidiyor. Ya da kuvvacıların silah kaçırabilmek için baskın yaptıkları Makri – Bakırköy Baruthanesi. Geçtiğimiz günlerde Ataköy Millet Bahçesi olarak açıldı. İstanbul’dan İsmet Paşa’nın, Halide Edip’in daha yüzlerce kişinin Anadolu’ya kaçırılmasında merkez üs olarak kullanılan Özbekler Tekkesi, Üsküdar’ın tepesinde duruyor.
“Okur romanı okuduktan sonra bu mekânlara başka gözle baksa, o günleri anlasa bana yeter” diyor Fügen Ünal Şen.
Zaten romanın en etkileyici yanı da bu olsa gerek. Olaylar gerçek, kahramanlar gerçek, mekânlar gerçek hatta hâlâ hayatımızın içindeler! Bunlara bir de yazarın özgün dili eklenince kitap okumaktan ziyade bir film ya da dizi izlediğini hissediyor okur. Ve temposu hiç düşmeden hikâye akıp gidiyor…
Peki ya bir dönem kitabı yazarken yapılan ön çalışma? İhtimal yazardan yazara değişiyordur işte gazeteci Fügen Ünal Şen’in bu süreçle ilgili söylediği: “Kurtuluş Savaşı, İstanbul’un işgali zaten daima öğrenmeye, okumaya doyamadığım dönemler. Romanı yazarken elbette çokça kitap okudum. Nutuk başucu kitabımdı. Bunun dışında ilk aklıma gelenleri sıralayacak olursam, Halide Edip’in ‘Ateşten Gömlek’, ‘Türk’ün Ateşle İmtihanı’, Eyüp Durukan’ın ‘Meşum Mütareke ve Meşru Müdafa’, Mehmet Akif Bal’ın ‘Milli Mücadelenin Gizli Teşkilatı: Karakol Cemiyeti’, Dr. Gürkan Fırat Saylan’ın ‘Hrisantos Çetesi’ni söyleyebilirim. Dönemin askerlerinin hatıratları, gazeteler… Okurdan önce ben gitmeliydim o günlere; o dönemi anlatan çalışmalar bana bunu sağladı. Ben de okur gibi yolcuydum aslında.”